Montag, 12. November 2012

Radyo Programciligim nasil basladi?
Neden „Jazz, Müzik ve Kadin“ ?

Radyo Cazkolik’te yayinlanmakta olan radyo programlarindan „Jazz, Müzik ve Kadin“ isimli programi hazirlayip sunuyorum. Bu ise nasil bulastigimi anlatan bir röportaji sizlerle paylasmak isterim.

Özge Göçer: Leylacığım, öncelikle tekrar radyo programın hayırlı olsun. Programının bir takipçisi olarak konuların, konukların ve şarkı seçimlerin ile yayınını çok beğendiğimi ifade etmek isterim. Bize “Jazz, Müzik ve Kadın” programın hakkında bilgi verir misin? Böyle bir programı oluştururken ilham kaynağın ne oldu?

 Leyla Diana: Sevgili Özgeciğim çok teşekkür ederim. Programım 2012 Şubat ayı itibariyle yayına girdi ve hissedilir bir takip eden kitle var ki bu çok sevindirici bir durum. Seni de takipçi yaptıysam ne mutlu bana. Çıkış noktasına bakacak olursak aslında bu bir yıl evveline dayanıyor diyebilirim. Aklımda radyo programı yapmak ve sunmak hiç yokken takip ettiğim Cazkolik sitesindeki Radyo Cazkolik’te Tunçel Gülsoy’un hazırlayıp sunduğu „Evde Çalamadıklarım“programını dinlerken konuk olma fikri doğmuştu bende. Viyana’da yaşıyordum o yıllar ve „Caz Tarihindeki Kadın Sanatçılar“ konusunu araştırırken hem Jazz Dergisi’ne bunu yazıyor hem de yaptığım bu çalışmayı insanlara da bir şekilde aktarmak istediğimi düşünüyordum. En güzel yolun radyo olabileceği fikriyle Tunçel Bey ile programımızı gerçekleştirdik. Dostluğumuz devam etti… Akbank Caz Festivali kapsamında bir panel düzenlenecekti. Benim de katılmamı istemişti. Onu da gerçekleştirip Türkiye’ye geldikten sonra çokça Tunçel Bey ile kayıtlara gider olmuştum ve birçok yeni değerli insanla tanışma fırsatım olmuştu. Bana hep söylediği bir şey vardı; „Leyla! İstiyorum ki sen de bir radyo programı yap ve bu birikimini dinleyiciler ile paylaş“ Olur mu olmaz mı derken, Cazkolik sitesinin kurucularından Feridun Ertaşkan’da onaylayınca kendime peki dedim ve bir tarih koydum önüme. Şubat dedim… Radyo projemin konsepti tabii hep aklımda „caz kadınları“ olarak şekilli iken, bu kadar dar bir çerçeveye oturtmak yerine birazcık sınırları açayım dedim. Elimde 350’ye yakın kadın caz sanatçısı var. Amaç onların yaşam öykülerini okuyup araya da onlardan birkaç parça sıkıştıracak kadar basit olmamalıydı. Hep düşündüğüm şey, eğer bir şey yapılacak ise hele ki bir kitleye hitap ediyorsanız, sizi dinlemeye hazır olan o kitleye güzel şeyler vermek durumundasınız. Bu, onlara değer verdiğinizin bir işaretidir. Yaptığınız şey de tabii sizin yansımanız. Bu bağlamda ben de hem konumla ilgili hem de biraz insanlara „ne verebilirim“ düşüncesini de içinde barındıran bir program yapmak istedim. Birkaç saniye düşündükten sonra „Jazz, Müzik ve Kadın“ oluştu. Bunun açılımında da şu var: Konum itibariyle evet caz kadınları var ama caz müziği birçok müzikten etkilenmiştir. Caz, bir halkın müziğidir içine siz belirli dozlar ölçüsünde dünyadaki her müzikten biraz bir şeyler katabilirsiniz. Yeri gelir etno caz olur, yeri gelir klasik caz olur, yeri gelir Türk müziği öğeleriyle harmanlanan bir caz harmanı çıkar. Bunu kullanabilmek adına caz, müzik ikilisini gözettim. Kadına gelince, konsept itibariyle caz kadınlarından dinleyenlere playlistler dinleteceğim ve konuklarım olacak. Çeşitli meslek gruplarından kadınlar ile söyleşilerimiz olacak. Kadının onlar için anlamı, yaşamda ve mesleklerinde yaşadıkları zorlukları ve mücadeleleri bizlerle paylaşsınlar istedim. Konuklarımı seçerken de elbette caz müziğinden gelenler olacak ama hiç müzikle alakası olmayan ancak bize faydalı bilgiler verebileceğine inandığım konuklarım da olacak. Bugüne kadar gerçekleştirdiğim 6 programımda (ilkini saymazsak – tanıtımdı o) Derya Akkaya (yaşam koçu), Ayten Alpman (Türkiye’nin en önemli kadın vokallerinden biri)-Ayşe Gencer (kızı ve vokal), Beynem Uran (AB uzmanı), Nilüfer Verdi(Türkiye’nin ilk kadın caz piyanisti) ve Hülya Tunçağ (Türkiye’nin en önemli radyo programı yapımcısı ve müzik yazarı) konuklarımdı. Saydığım bu isimlerde hem ünlü olanlar hem de sanatçı olmayan ama kendi içlerinde çok iyi konumlara gelmiş örnek insanlarla birlikte bir şeyler paylaştık. Öyle bir şey olsun ki dedim, dinlerken akıllarda ister istemez kalmasını sağlayacağımız „iki dirhem“ bilgi bile olsa keyifli müzikler eşliğinde program bittiğinde bir iz bırakması. Ben inanıyorum ki her programda akılda kalacak bir minik bilgi var. Ya da bir parça… Bu kadar uzun bir açıklamadan sonra ilham kaynağım caz müziği ve o kadınlar oldu, sonrasında da tabii Tunçel Bey :)

Özge Göçer: Dünya kadınlar gününde Ortaköy’de bir mekânda caz severler için bir etkinlik organize ettiğini biliyorum. Bize o geceden bahseder misin? Katılım nasıldı? Yakınlarda yine böyle bir gece düzenleyecek misin?

Leyla Diana: „Hiç bir şey tesadüf değil“ cümlesi gerçek ise bu gecenin organizasyonunda da hiç bir şey tesadüf değildi. İki hafta içerisinde karar verip organize olmak, müzisyenlerle temasa geçmek, mekân bulmak onları (hiç bir kazanç elde etmeksizin) ikna etmek derken… (Her şey için buradan da Nilüfer Verdi‘ye sonsuz teşekkür etmeliyim. Çünkü fikir annesi oydu ve o gece senin gecen olsun dedi.) Adını da „Jazz, Müzik ve Kadın“ olarak duyuralım dedi. Benim gecem değildi aslında tüm kadınlar adına sesimizi duyurabileceğimiz bir geceydi. Tüm kısıtlı imkânlara ve her şeye rağmen, katılım inanılmaz iyiydi. Beklenenden fazla dinleyici geldi. Bir kere cezbeden tarafı çoktu. İçeri giriş ücretsizdi, gelen ve çalacak olan sanatçılar arasında çok önemli isimler vardı. Nerdeyse „babalar“ ordaydı. Katılanlar arasında sayabileceklerimden bazıları; İlham Gencer, Neşet Ruacan, Nilüfer Verdi, Ayşe Gencer, Yahya Dai, Erkut Taçkın, Kamil Özler gibi güçlü isimlerden başka, amatör ancak çok yetenekli gençler de sahnede yer aldılar. Bu gecelerin devamlı olmasını diliyorum. Belki bir şeylerin hayrına yapılır, belki başka projeler olur ama „Jazz, Müzik ve Kadın“ geceleri olacak :)

Özge Göçer: Caz müziğe ilgin ilk ne zaman başladı? Senin için caz müziği diğer müzik türlerinden ne farklı kılıyor?

Leyla Diana: Caz müziğine ilk ilgim sanırım çocukluktan başlamış olması gerekir. Radyoda çalmaya başladığında yanına gittiğimi ve o radyonun arkasına ulaşmak istediğimi onları görmek istediğimi hatırlar gibiyim. Lambalı mobilyalı kocaman bir radyomuz vardı.Oradaki ışıklar çocuk hayalimle bir sahneyi andırıyordu adeta. Caz müziğini diğer müziklerden ayıran özelliği „özgür“ olması. Özgür ama belli bir disiplin içinde özgür olması. Formları tabii… Cazın ötesinde ben klasik müziği de dinleyen biri olarak ikisinin harmanını çok seviyorum ve klasikle çok iyi uyum sağladığını düşünüyorum. Klasikten caza geçiş mutlaka vardır. Klasik kadar otoriter değil ama dediğim gibi yine bir disiplin içerisinde kalıp özgürleşmesi.

Özge Göçer: Cazın Türkiye’deki gelişimi senin için tatmin edici düzeyde mi? Türkiye’de caz müziğe duyulan ilgi diğer müzik türleri ile kıyaslandığında nasıl?

Leyla Diana: Cazın Türkiye’deki gelişimi evet tatmin edici diyebilirim. Ya da en azından yol aldığını görmek güzel. Çünkü müziğin yaygınlaşmasında festivallerin çok önemi var. Gittikçe farklı şehirlerde artmaya başlayan caz festivalleri iyiye gidişatın bir işareti olabilir. Aslında halka ne verirseniz uygun dozlarda onu almaya açık. En önemli olan şey farkındalık diyeceğim burada. Bilinç ve biraz da eğitim. Sormuş olduğun bu sorular aslında birbirini tamamlayan soruları bir bütün olarak algıladığımızda işte farkındalık, bilinç ve eğitim bütünselliğini daha iyi anlayabiliriz. Diğer müzik türleri ile kıyas dersek; caz bir yana en çok dinlenen müzikler sayısını bile bilmediğim kadar çok radyo kanallarının aynılığında sunulan (pop, fantazi, arabesk) ve insanlara dayatılan müzikler var. Diğer tarafta halkımızın müziği -ki çok önemlidir- halk müziği var ve yine bizim kültürümüzün müziği olan Türk sanat müziği ya da klasik Türk müziği çeşitleri var. Bunlardan ayrı ise klasik batı müziği ve caz, rock, new age olabilir belki. Şimdi dinlenilirlik oranı tabii ki popta daha fazla olacaktır. Adı üstünde POPüler müzik. İkinci sırada belki halk müziği vardır. Bilemiyorum istatistiği gerçekten de ama klasik olsun caz olsun bu tür müzikler „entel“diye tabir edilen entellektüel kesimin dinlediği müzikler olarak bilinir. Sıradan vatandaşımız ne klasik dinler ne de caz belki. E adam haklı onun müziği değil ki, halk müziği onun müziği. E peki entellektüeller nasıl türkü dinliyor? Kısaca şunu demek isterim; kitlelere ne verirsek onu almaya hazırlar. Bunun en güzel örneklerinden biri olan „Kapadokya Caz Günleri“ ni vereceğim. Burada caz olur mu diye düşünen insanlar, bu yıl ikincisi düzenlenen günlerde talebi gördüler. Bizzat ordaydım ve öylesine hoşuma gitti ki anlatamam. Yeter ki doğru bir şekilde doğru oranda ruha hitap edecek şekilde sunulsun ve heveslendirici olsun.

Özge Göçer:İstanbul’un caz müziğinin merkezi olan kentlerden biri konumuna gelmesi için neler yapılması gerektiğini düşünüyorsun?

Leyla Diana:İstanbul aslında caz müziğinin merkezi sayılır çünkü İstanbul’a çeşitli organizasyonlar sayesinde birçok topluluk getirtiliyor. İstanbul Caz Festivali çok önemli bir yapı taşıdır. Daha çok konser ve daha uygun fiyatlarda ve daha çok katılımın olmasını sağlayarak bu yapılabilir. Özge Göçer: Son olarak, caz müzik ile yeni tanışanlara dinlemeleri, izlemeleri ya da okumalarıiçin neler tavsiye edersin? Leyla Diana: Caz müziği ile yeni tanışanlara caz standartları dediğimiz parçaları dinlemelerini öneririm. Bu tarz bir yerde tat alma, zevk alma konumuna gelecek. Ben derim ki Ella Fitzgerald ve Louis Armstrong ile başlasınlar. Dinleyerek kendi yönlerini bulacaklardır. Dinledikçe tarzları belirecek. Kitap olarak da eğer cazla çok ilgileniyorlarsa ve gerçekten derinlemesine bilgi edinmek istiyorlarsa Caz Kitabı - Joachim E. Berendt okuyabilirler. 3 ayda bir çıkan Jazz Dergisi var onu alıp okuyabilirler. Yeni sayısı mesela Nisan’da cikacak. Sonra sitemizi yani www.cazkolik.com ’u takip etmelerini öneriyorum. Oradaki playlistlerden faydalanabilirler. Dinleyip hangi türlerin kendilerine uyduklarını bulabilirler. Konserlere gidebilirler, arada caz kulüplerine uğrayabilirler gibi gibi… Bizimle iletişime geçebilirler daha fazla bilgi için…

Özge Göçer: Leylacığım, sorularıma verdiğin tüm içten yanıtların için çok teşekkür ederim. Caz müziğin hayatına kattığı canlılığı her daim taşıman dileğiyle…

Leyla Diana: Ben teşekkür ederim Özgeciğim. Sevgilerimle…

www.cazkolik.com
http://www.cazkolik.com/radyocazkolik/default.asp?radyoId=5&id=465  (Güncel program - Ressam Pinar Selimoglu ile sohbetimizi dinleyebilirsiniz.)

After the rain

After the rain
Drops I

Drops II

Drops III

Funny Bicycles

Funny Bicycles